24 Kasım 2011 Perşembe

Kusursuz Kabus / John Saul

John Saul'un Şeytanın labirenti adlı kitabından çok etkilenmiştim ve bu kitabını da aldım okudum. Bundan aynı tadı alamadım ve gördüm ki yazarlar yıllar içinde oldukça gelişiyorlarmış. Saul bu kitabında cinsel sapıklığı olan bir adamı konu almış.  Kitabın ana kahramanları; Steve, Kara ve Lindsay Marshall. Steve ve Kara çifti oturdukları kasabadan şehre taşınmak istiyorlar. Evlerini deyim yerindeyse görücüye çıkartıyorlar, fakat çiftin kızları Lindsay okulundan ve arkadaşlarından ayrılmak istemiyor. Fakat bir şekilde bunun zorunda olduğunu kabul ediyor. Evlerini komisyonculara gezdiriyorlar, fakat bu gezintinden sonra Lindsay evde birinin olduğunu söylüyor. Fakat ailesi taşınmak istemediği için böyle davrandığını düşünüyor ve ona fazla aldırış etmiyor. Bir sonra ki pazar tekrar evi gezmeye alıcılar geliyor ve ailesi evde yokken biri Lindsay'i kaçırıyor. Kara kızının kayıp olduğunu polise inandırmaya çalışıyor, fakat başarılı olamıyor. Bu sırada şehirde Ellen adında bir kadının daha kaçırılıyor ve bu kaçırılmada açık görüş esnasında gerçekleşiyor. Kara kızını bulmaya çalışırken, kocası Steve bir trafik kazasında hayatını kaybediyor. Bu olayların daha önce benzerini yaşayan Patrick adında bir adam Kara'ya yardım etmek istiyor ve ona destek veriyor. Kara bir gün Patrick'in evine gidiyor ve kızının sesini duymaya başlıyor. İlk önce bunun hayal olduğunu düşünüyor, daha sonra sesi takip ediyor ve kızının bir oyun evine kapatıldığını görüyor. Bunu yapan kişinin de Patrick olduğunu anlıyor ve sonunda Patrick'i öldürüyor. Patrick'in bunu yapma amacı ise; geçmişte kız kardeşinin ona yaptığı cinsel saldırılar ve Patrick'in ailesini bir yangın sonucunda kaybetmesi. Kaçırdığı insanların karısına ve kaybettiği kızlarına çok benzediği anlaşılıyor. Kitabın sonunda Patrick ölüyor, anne ve kızda birbirine kavuşuyor.
Bu kitap başta da bahsettiğim gibi çok iyi değil ama gene de okumanızı tavsiye edebilirim.

12 Kasım 2011 Cumartesi

İKİ CAMİ ARASINDA AŞK / MÜRVET SARIYILDIZ

İki cami arasında aşk, Mihrimah ile Sinan'ın anlatıldığı bir aşk romanıdır. Yazar bu eserini Ağustos 2011 de yayımlamıştır. Kitap basit bir dille yazılmış ve aşkı konu almıştır. Mimar Sinan Prut savaşı esnasında Kanuni Sultan Süleyman'ın kızı Mihrimah Sultana aşık olur. Ordu Prut nehri'ni tüm uğraşlarına rağmen geçememektedir, çünkü su o kadar hızlı akmaktadır ki bir köprüye ihtiyaç vardır. Fakat, tüm mimarların uğraşına rağmen yapılan köprüler her defasında yıkılmaktadır. En sonunda Mimar Sinan'ın aklına bir fikir gelir ve ay yüzlü meleğini oradan kurtarıp, onun kahramanı olmak ister. On üç günde köprüyü yapar ve bu yolla Mihrimah sultan'ın dikkatini çeker. Payitahta döndüğünde ona olan ilgisini belli eder ve onunla evlenmek istediğini dile getirir. Yalnız önlerinde büyük problemler vardır. Öncelikli olarak Sinan ile Mihrimah arasında otuz yaş fark vardır. Bunun dışında Hürrem sultan ( Mihrimah'ın annesi) taht yarışında olduğundan onun Sinan ile evlenmesine müsaade etmez ve O'nu Rüstem paşa ile evlendirmeye karar verir. Bu anlamda Sultan Süleyman'ı da ikna eder ve kızını hiç istemediği biriyle evlendirir. Mimar Sinan bu aşk için önce Üsküdar'daki Mihrimah sultan camiini yapar, daha sonra yaptığı hesaplamalarla Edirnekapı'da bir cami daha yapar. Mihrimah sultanın doğum günü olan 21 Mart günü Edirnekapı'daki caminin minareleri arasından güneş batarken, Üsküdar'daki caminin minareleri arasından ay'ın doğuşu görülmektedir. Sinan, Sultan'a duyduğu büyük aşkı büyük bir mimariyle birleştirmiştir. Ve Sinan bu eseleriyle "biz kavuşamadık ama bizden sonrakiler benim ona duyduğum aşkı konuşacak" demiş. Bu sırada Hürrem Sultan vefat etmiş, Sultan Süleyman bir savaş sonrasında vefat etmiş ve Mihrimah'ın eşi Rüstem de vefat etmiş. Tüm bunlara rağmen Mihrimah ve Sinan buluşamamış ama birbirlerini severek ölmüşler. Onlar ölmüş, fakat onların aşkı 21 Mart'ta Mihr (güneş) ve Mah (ay) birleşimiyle iki cami arasında hayat bulmaya devam etmektedir.

9 Kasım 2011 Çarşamba

ŞAH MAT / MARİO MAZZANTİ

"Ölümle yapılan bir satranç maçı... Her hamle bir cinayet ve her cinayet karmaşık bir planın parçası..." Gerçekten bu sözler aslında kitabı özetlemeye yetmiş bence. Roman Kasım 2011 de çıkmış ve daha ilk aydan itibaren çok satanlar arasında yerini aldı. Bende kitabı bu sebeple alıp okudum. Yazar olay örgüsü kurmada oldukça başarılı, kitapta üç cinayet işleniyor ve bu cinayetler birbiriyle alakalı fakat yazar bunu okuyuculara alakasız bir olaylar gibi sunmuş.
Kitapta bir çok karakter var ve ben öncelikle bu karakterlerin kimler olduğunu özetlemek istiyorum. Claps: tıp mezunu ve uzmanlığını psikiyatri bölümünde yapmış, insan davranışlarını ilk bakışta çözebiliyor. Cinayetin sırlarını çözecek kişi. Greta Alfieri: haberci, gazeteci. Katilin peşinde olduğu esas kişi gibi yansıtılıyor fakat katil onun peşinde değil. Morhpy: katil, üç cinayetin sorumlusu gibi duruyor. Fakat katil gerçekte de o mu? Sensi: polis, dedektif. Olayları çözmek istiyor. Ama olayları çözmede Claps kadar iyi değil, bu yüzden onun yardımına ihtiyaç duyuyor. Cattenei: Alfierinin çalıştığı kanalın sahibi olaylarla hiçbir ilgisi yok gibi duruyor. Fakat gerçekte öyle değil mi? Morganti: bir bankada iyi bir görevde çalışıyor. Kitabın sonunda olayların çözüm noktası olan kişi. Kitapta üç tane cinayet işleniyor. Öncelikli olarak Morganti'nin kız arkadaşı öldürülüyor. Ve bu ölüme bir aşk cinayeti süsü verilmek isteniyor. Bu cinayet sonrasında polis Morganti'yi göz altına alıyor ve uzun süre sonra katilin Morganti olmadığı ortaya çıkıyor. Daha sonra bu olaylarla hiç ilgisi olmayan bir kadın daha öldürülüyor ve Morhpy bu olaya seri cinayet süsü veriyor. Bu sırada Greta'ya bir e-posta gönderen katil bunun 2. hamle olduğunu ve üçüncü hamleyi de gerçekleştirdikten sonra bu cinayet vakalarının son bulacağını ifade ediyor. Üçüncü hamlede Alfieri oluyor. Katille burun buruna geliyor ve Claps olayları anında çözüyor ve Greta'yı kurtarıyor, katili öldürüyor. Fakat bu sırada kendisi de zarar görüyor ve ağır yaralanıyor, hastanede tedaviye alınıyor. Kitap burada bitmiş gibi duruyor. (işin açıkçası bende bundan sonra kitapta ne anlatılacağını merak ettim) Fakat, kitap yeni başlıyor. Katilin aslında Morhpy olmadığı ortaya çıkıyor. Çünkü, Greta'yı öldürmek isteyen kişi hala ona zarar vermeye çalışıyor. Bir çok olaydan ve ölen insandan sonra esas katilin Cattenei olduğu ortaya çıkıyor. Tüm bu olayları da şirketi zarar görmesin diye yaptığı anlaşılıyor. Asıl amacının Morganti'yi öldürmek olduğu ortaya çıkıyor. Çünkü, şirkette yasal işler yapılmıyor ve Morganti de bunu çalıştığı banka aracılığıyla çözmeye çalışıyor. Bunun sonu olacağını düşünen Cattenei Morganti'yi ortadan kaldırmak için bu ölümleri gerçekleştirdiğini rehin aldığı Greta'ya anlatıyor. Fakat sonunda bu işlerden kurtulamayacağını anlıyor ve kendini tek kurşunla öldürüyor. Daha sonra Greta bunları Sensi'ye bildiriyor ve olaylar çözülüyor. Kitabın sonunda da Claps iyileşiyor fakat konuşma yetisini kaybediyor.
Kitabı okumanızı tavsiye ederim, çünkü sıra dışı bir anlatımı ve olaylara yaklaşımı var. Tam her şey bitti derken olayların yeniden başlaması bir merak yaratıyor okuyucu üzerinde.. Ben sevdim, beğendim bu kitabı. Sizin de okuduğunuzda beğenebileceğinizi düşünüyorum. Özellikle cinayet romanlarından hoşlanıyorsanız...

30 Ekim 2011 Pazar

KÜÇÜK MUCİZELER DÜKKANI / DEBBIE MACOMBER

Küçük Mucizeler Dükkanı okurlarla Ağustos 2011'de buluşan bir kitap. "New York Times Bestseller" arasında yer alıyor kitap. İşin açıkçası bu kitabı aldığımda çok güzel olabileceğini düşünmemiştim. Çünkü, kitabın konusunun bana çok hitap etmediğini düşünüyordum. Kitap 4 kadının hayat hikayesini konu alıyor. Lydia Hoffman, Jacquelıne Donovan, Carol Gırard ve Alıx Townsend. Bu kadınların yolu bir şekilde Lydia'nın sahip olduğu "Bir Yumak Mutluluk" adlı örgü dükkanında kesişiyor. Lydia hayatında iki kez kansere yakalanan ve babası sayesinde kanseri yenen bir insan. En büyük hayali ise hasta olduğu yıllarda vakit geçirmek için uğraştığı örgü örmek ve bir dükkan açmaktır. Bu hayalini günün birinde küçük bir kasaba da gerçekleştirir. Jacqueline ise suratı çok fazla gülmeyen, zengin bir kişidir. Günün birinde oğlu onun istemediği bir kişiyle evlenir ve bir de ondan çocuk sahibi olur. Jacqueline gelinini hiç sevmez fakat iyi bir babaanne olacağına inanır ve torunu için bir battaniye örmeye karar verir. Bu yüzden de Lydia'nın açacağı kursa üye olur. Carol ise çocuk özlemi olan, her türlü denemeye rağmen çocuğu olmayan bir kişidir. O da Lydia'nın açacağı kursa üye olur ve ilk yapacakları işin bebek battaniyesi olduğunu öğrenince bunun bir işaret olduğuna karar verir. Alix hayatı zorluklar geçen, para sıkıntısı olan, uçuk kaçık bir kızdır. Aldığı ceza sonucu topluma faydalı bir şeyler yapmak için o da örgü örmeye karar verir. Kitabın sonunda ise, Lydia'nın açtığı dükkan çok iyi iş yapar. Jacqueline gelinini sevmeyi öğrenir ve torununa çok iyi bir babaanne olur. Carol'un çocuk özlemi Alix sayesinde son bulur. Alix, Carol'a bir arkadaşının bebeğini verir ve onları mutluluğa kavuşturur. Alix ise çok istediği aşçılık kursuna gider ve Jordan ile mutlu bir hayatı paylaşmaya başlar.
Bu kitabı kesinlikle okumanızı tavsiye ediyorum. Kitapta ders alınması ve bize örnek olması gereken bir çok olay var. Yazarın dili,anlatım biçimi oldukça etkileyici, olaylara bakışı ise çok sade. Ben okudum ve sevdim, siz de okuyun seveceğinize eminim.

8 Ekim 2011 Cumartesi

Gregor ve Felaket Kehaneti / Suzanne Collins

Yeraltı günlükleri serisinin 2. kitabı yazar bu kitabı şubat 2011'de çıkarmış. Gri Kehanet'te olduğu gibi bu kitapta fantastik bir kitap. Kitapta kısaca, yine Gregor'un yeraltı macerası anlatılıyor. Fakat, bu sefer kehanet ona büyük, dev bir sıçanı öldürmesini emrediyor. Bunun için Gregor önce yeraltına giriyor ve başına yine bin türlü iş geliyor. Ölümle  burun buruna geliyor, dinozorlarla, dev yılanlarla, sıçanlarla karşılaşıyor. Sıçanı bulmak için yaptıkları yolculukta birçok arkadaşını ve kardeşini kaybediyor. Sonunda Felaket'i buluyor ve onu tam öldüreceği sırada onun henüz bir yavru olduğunu anlıyor. Onu öldürmeden Ripred'e yetiştirmesi için teslim ediyor. Fakat Vikus'un yanına döndüklerinde ihanetle suçlanıyorlar, çünkü Felaket'i öldürmeleri gerekiyor. Ama Gregor onu yavru olduğu için öldürmediğini anlatıyor, Nerissa da kehaneti yanlış anladıklarını söylüyor, Kehanette asıl istenilen Felaket'in öldürülmesi olmadığını aslında onun yaşamasının gerekli olduğunu anlatıyor. Gregor, howard, Ares ve Aurora mutlak bir idam cezasından kurtuluyor. Gregor tam yer üstüne ailesinin yanına çıkmak üzereyken, bir yerlerden kardeşi Bot'un sesini duyuyor. İlk başta bilinç altının ona oyun oynadığını düşünürken sonunda Bot'un aslında yaşadığı ortaya çıkıyor.Ve Gregor ile Bot yer üstüne çıkıp, ailesine kavuşuyor.
Kitap sonlanmış gibi görünse de 3. kitap olan Kan kehaneti serinin son kitabı. Ben bu kitabı henüz almadım, alır mıyım bilmiyorum. Çünkü, ikinci kitap bende artık kendini tekrar ediyormuş hissi yarattı ama yine de o kitabı merak etmiyor değilim.

4 Ekim 2011 Salı

yeraltı günlükleri serisi 1

Yeraltı Günlükleri Serisi: Gregor ve Gri Kehanet Suzanne Collins'in ağustos 2010 da çıkardığı kitabı. Bu yazarın kitaplarından daha önce Açlık Oyunları serisini okumuştum ve beni gerçekten etkilemişti. Kitapçıda da tekrar yazarın adının bulunduğu bu seriyi görünce alıp okuma ihtiyacı hissettim.
Kitapta kısaca Gregor'un yeraltında geçirdiği macera dolu günler anlatılıyor. Gregor çamaşırhanede kardeşiyle birlikte işlerini hallederken orada bulunan bir havalandırma borusuna kardeşi Bot düşüyor. Gregor da onu yalnız bırakmamak için kendini feda ediyor. Yeraltında hiç beklemedikleri insanlarla ve hayvanlarla karşılaşıyorlar. Aslında orada da bir hayat olduğunu fark ediyorlar. Büyük sıçanlar, örümcekler, konuşabilen yarasalar... Gregor'un babası da bundan 2 yıl önce kaybolmuş ve adamın nereye gittiği bir türlü bulanamamıştı. Orda yaşayan insanlar Gregor'un babasının da yeraltında olduğunu ve babasını kurtarmak istiyorsa Gri Kehanet'te yazan şeyleri yapması gerektiğini ancak bu şekilde babasının kurtulacağını söylüyorlar. Gregor'u savaşçı ilan edip, oradaki sıçanlardan babasını kurtarmasını istiyorlar. Ve kitabın sonunda Gregor üstün başarısı sonucunda babasını kurtarıyor ve yer üstüne çıkıyorlar. Fakat giderken yeraltının kralı Vikus ona buraya tekrar geleceğini ima ediyor. Ve kitap Gregor'un, babasının ve bot'un ailesine kavuşmasıyla noktalanıyor.
Benim fikrime göre, oldukça sürükleyici bir dille yazılmış. Ben kitabı okurken böyle saçmalık olur mu diye okudum ama tuhaf bir şekilde kitap insanı kendine çekiyor ve kitabın sonunda ne olacak diye merak duygusu uyandırıyor. Hatta ben şimdiden 2. kitap olan Felaket Kehaneti'ni alıp okumaya başladım. Eğer sizde fantastik ve bilim kurgu kitaplarından hoşlanıyorsanız bu kitabı alıp okumanızı tavsiye ederim.

25 Eylül 2011 Pazar

RACHEL VINCENT/ KAÇAK

Dönüşüm serisinin ikinci kitabı: kaçak. Temmuz 2011 de yayımlanan kitabı hemen alıp okudum. Çünkü, hatırlayacağınız gibi birinci kitap olan serseri'yi beğenerek okumuştum. Kaçak'ta da Fayte'ın hikayesi anlatılıyor. Fayte okulda tanıştığı çocuk olan Andrew'a bir yanlışlık sonucu enfeksiyon bulaştırıyor. Bunun sonucunda Andrew Fayte'den intikam almak istiyor. Luiz ile iş birliği yapıyor, sırf Fayte'ye benzediği için çeşitli insanları kaçırıyorlar. En sonunda tüm gurur sürüsü ve Andrew karşılaşıyor. Fayte, Andrew'ı öldürüyor ve Luiz tam Fayte'ı öldürmek üzereyken annesi yetişiyor ve Fayte ölümden dönüyor. Fakat olaylar burada noktalanmıyor, çünkü Fayte enfeksiyon bulaştırdığı Andrew yüzünden ceza almak zorunda kalıyor. Çünkü, bu gurur sürüsü içinde yapılmaması gereken bir davranış... Peki ama bu Fayte'ın ölebileceği anlamına geliyor. Gurur sürüsü üyeleri Fayte için hangi cezayı uygun buluyor? Ne yazık ki bu cezayı yazar bu kitabında değil üçüncü kitabında anlatmayı uygun buluyor. Bu yüzden bende sabırsızlıkla üçüncü kitabı bekliyorum. Fayte'ın alacağı cezayı merak ediyorum ve gerçekten ölüm cezasına çarptırılması durumunda Marc'ın ve babasının vereceği tepkiyi bekliyorum. Haydi bakalım, eğlence başlasın...