23 Şubat 2011 Çarşamba

KAY HOOPER / ŞEYTANIN FISILTISI

Geçen yazımda da yazdığım gibi bugün Kay Hooper'ın ikinci okuduğum kitabını ve yazarın da ikinci yayınlanan ikinci kitabı olan "ŞEYTANIN FISILTISI" adlı eserini tanıtacağım. Yazar Korkunun Dehşetinde olduğu gibi kitabın temasını aynı şekilde okuyucularına yansıtmış. Kitabın dili, sürükleyiciliği ve biz de yarattığı merak duygusu ilk kitabında ki gibi canlı... Fakat, bu kitapta yazar bölümlerin sonunda okuyucunun kafasında hep bir soru işareti bırakmış ve bu soru işaretlerini son 20 sayfa da bizlere açıklamış. Kitabın bir özelliği de okuyucunun ilgisini hep ayakta tutmuş olmasıdır.
Kitapta, ilk kitabında olduğu gibi yine gizil bir dünyanın olduğundan bahsetmiştir. Silence adında bir kasaba da işlenen üç cinayet var ve bu ölen üç kişi kasabanın saygın ve başarılı iş adamları ama öldürüldükten sonra hepsinin karanlık sırları ortaya çıkıyor. Nell gizil yetenekleri sayesinde; bu sırların ne olduğunu, üç kişinin ortak noktasını ve katili bulmak için 20 yıl evvel ayrıldığı kasabasına ve sevdiği adam olan Max'a geri dönmek zorunda kalıyor. Tüm olaylar sonunda üç kişinin ortak noktasının Nell'in kız kardeşi Hailey olduğu ve bu üç adamın Hailey ile birlikte olduğu, ona kötü davranışlarda bulunduğu ortaya çıkar. Böylece Nell'de katilin kardeşi Hailey olduğunu ve her şeyin bittiğini düşünüyor. Ancak Hailey hiç beklemedik bir zaman da Nell'in rüyasına giriyor ve gerçek katili görmesini sağlıyor. Katil aslında Nell'in bilmediği kardeşi, babasının çocuğu Kyle'dir. Bunları kardeşi Hailey üç iş adamından zarar gördüğü için yapmıştır. Kyle, Hailey'nin bu adamlardan hastalık kaptığını ve intikam almak için onları öldürdüğünü itiraf ediyor ve sonunda Nell'in FBI  da çalışan arkadaşları Kyle'yi öldürüyor. Kitabın sonunda Nell ve Max mutlu bir birlikteliğe adım atıyor.
Yazarın bu kitabı da okunmaya değer bir kitap bence.. Korku, merak ve şüphe duyguları ön planda olduğundan okuyucu da güzel bir etki yaratıyor. Şeytanın Fısıltısı benim beğendiğim kitaplar arasındaki yerini aldı, okumanızı tavsiye ediyorum.

15 Şubat 2011 Salı

Korkunun Dehşeti / Kay Hooper

Bu kitap bu güne kadar okuduğum kitapların içinde gerçekten en iyisi, en sürükleyicisiydi. Yazar kitapta muhteşem bir dil kullanmış ve merak duygumuzu her sayfa da daha da arttırmayı başarmış. Kitapta kısaca, bu dünyadan başka bir gri dünyanın olduğu, bu dünya ile gerçek dünya arasında sıkışan ruhlar olduğu ve bu dünyanın bir sahibi olduğundan bahsedilmiştir. Bu gri dünyanın sahibi çocukları, kadınları, işçileri ve erkekleri öldürerek onların ruhlarına sahip olmuş ve hayatta kendi yapmak istediklerini o ruhlar sayesinde yapmıştır. Diana ve Quentin de bu katilin kim olduğunu bulmaya çalışmakta ve bu esnada yaşadıkları korku dolu olaylar anlatılmıştır. Bir at çiftliğinde yerin altında bir kapı ve mağara ortaya çıkarılmış, ve bu mağara da cesetler ortaya çıkmıştır, hiç günahı olmayan insanların kemikleri bulunmuştur. Tüm bu olaylar yaşanırken Diana bir gizil olduğunu ve gri dünyaya geçebildiğini öğrenir, o dünyada aslında kardeşi Missy'nin de bulunduğunu, gri dünyaya hapis olduğunu anlar. Onu kurtarmak için katili bulur, katil otelin kahyası çıkar, aslında onun da ruhuna girmiş başka bir ruh yani şeytan vardır. Quentin ve Diana şeytanı bir kapıdan sokar ve böylece şeytan bir daha yeryüzüne gelip başka insanların içine giremez ve böylece gri dünya da yaşayan tüm ruhlar özgürlüğe kavuşmuş olurlar.
Korkunun dehşeti yazarın son kitabı olma özelliğini taşıyor. Bundan önceki eserleri ise; Şeytanın Fısıltısı  ve Korku Avı. Ben yazarın bu kitabından gerçekten çok etkilendim ve kitabı kısa sürede bitirdim. Şimdi sıra diğer eserlerini okumakta... Kesinlikle kitabı okumanızı tavsiye ederim.

10 Şubat 2011 Perşembe

Tanrı'nın Kızı / Lewis Perdue

Tanrı'nın Kızı; Bir Kadın Mesih?
Kitapta kısaca; Vatikan'ın ve Hitler'in sakladığı bir gerçek anlatılıyor. Yıllar evvel İzmir de yaşayan Sophia adlı bir kızın var olduğu ve bu kızın İsa mesih gibi Tanrı'nın kızı olduğuna inanılıyor. Kilise bunu öğrendiği anda, Hristiyanlığa ve İsa Mesih'e olan inancın sarsılmaması için bu kız öldürtülüyor ve bir mağaraya kızın sarılı bulunduğu kefen, onun kullandığı mücevherler ve ona ait yazılar saklanıyor. Fakat, yıllar sona bu gerçek ortaya çıkarılmak üzere bir çok kişi tarafından araştırılıyor. Bu uğurda Zoe ve Seth'in başına bir çok olay geliyor. Çünkü, onu arayan sadece ikisi değil, onlar bu gerçeği herkese anlatmak isterken, kilise de bu gerçeği kimsenin bilmesini istemiyor. En sonunda Seth bir çok defa öldürülmekten kurtuluyor, Zoe ise tutsak kaldığı odadan çıkmayı başarıyor ve ikisi gene birbirlerine kavuşuyor. Morgen adında bir rahip ve ona itaat eden kişilerle Sophia'nın bulunduğu mağaraya gidip onun kefenini gün yüzüne çıkarıyorlar. Fakat, içlerinden biri hainlik yaparak o kefeni kiliseye vermek üzereyken Seth'in grubu evde yangın çıkartmayı başarıyor ve bu gerçek kitabın sonunda da gün yüzüne çıkamıyor.
Benim kitap hakkındaki düşüncelerime gelince, kitap 463 sayfa, fakat kitabın 350 sayfasında Zoe ve Seth'in başından geçenler konu alınmış. Ben kitap adını gördüğümde daha çok Sophia'yı anlatan bir kitap olacağını düşünmüştüm. Fakat, kitap bu anlamda benim beklentilerime karşılık vermedi. Zoe ve Seth'in yaşadıkları daha kısa tutulup, bize Sophia'nın hayatıyla ve o zaman nasıl öldürüldüğü ile ilgili ayrıntılı bilgiler verilseydi kitabın okuyucuların ilgisini daha fazla çekeceğini düşünüyorum. Son olarak bu kitabı çokta okunmaya değer bir kitap olarak görmediğimi belirtmeliyim.